Evlat, senin için hayatının büyük bir kısmını vakfetmiş, kendinden önce seni düşünmüş, hiçbir maddi kaygıyı hayatının merkezine koymadan, senin için sözde ölmeye değil, yaşamaya, yaşatmaya ve sadece seni mutlu etmeye kendini adamış kişidir.
Ben, evlat ne demek babamdan öğrendim.
Onun birçok evladı vardı. Evet, herkes onun için iyi şeyler diledi ama bazıları da bunu yapmak için kendini adadı. Şimdi dönüp insanlara baktığımda; hatıralar canlanır gözümde. Babamın “bu benim evladım” dediği o kadar çok dava arkadaşım var ki, onlarla beraber yürümek benim de en büyük güç kaynağım.
Eski bir tabir vardır, “treni kaçırmak” diye çünkü eskiden istasyona tren çok nadir gelirdi. Kimileri için söylüyorum, ne kadar yer edinmeye çalışsan da üzgünüm treni kaçırdın. Şimdi ne yaparsan yap, bu vagona uzaktan bakacaksın. Ve yine kimileri için söylüyorum, ne mutlu sana bu trende beraberiz.
Evladın kandan değil de, candan olduğunu öğretmişti bana babam. Başkasını bilmem ama bana da kanından değil canından muamele etmişti. Ey güzel dava arkadaşım, bundan sonra bu davaya hizmet edebilmek, onun evladı olabilmek, benimle yürüyebilmek gibi bir sonuca çıktı. Benimle yürüyebilmek derken beni siz seçtiğiniz için değil, babam bana “evladım” dediği için. Ben kendini anlatmayı çok seven biri değilim.
Size tek bir tavsiyem var sadece geçmişi hatırlayın, o geçmişinizde muhakkak benim kim olduğumu bulacaksınız. Sevgili yol arkadaşım, şimdi seni yorarlar, seni kırarlar, seni üzerler, seni değil beni sevmediğindendir. Haddi zatında babamı sevemediğindendir. Sen aldırma gel devam et benimle koşmaya. Merak etme, elbet taşıyacağız bu davayı iktidara.
Onun evladı olmak vardı önceden, şimdi benim dava arkadaşım olabilmeye döndü.
Dava arkadaşı nedir, bilir misin?
Şartlar ne olursa olsun kendi çıkarlarını değil maddi hiçbir menfaate bağlı kalmaksızın gerektiğinde sevdiği ve sarıldığı her şeyden vazgeçebilen, öncelikle dava arkadaşının ve davasının çıkarlarını gözetebilen insandır. Benim de bir sürü dava arkadaşım var, davasına kendisini adayan… En zor zamanlarda asla vazgeçmeyen abilerim, iyi yürekli ablalarım, hanım kardeşlerim var. Ve hepsine babam “evladım” demişti.
Şimdi sesleniyorum! Ey babamın evlatları, canından evlatları!
Davan, dava arkadaşın ve dava arkadaşların için korkusuzca yürümeye hazır mısın? Evet dediğini duyar gibiyim. İşte benim en büyük güç kaynağım bu.
Şimdi övünün! Geçmişte, hiçbir art niyetli hareketin, hiçbir zaman içinde barınma imkânı bulamadığı tek dava sizin davanız ve yine hiç merak etmeyin ben hiçbir art niyetli hareketi bu davanın içinde barındırtmayacağım. Bu yazıyı okuyanlar içinde benim yaşımdan daha fazla babama evlat olmuş insanlar var. Bu yazıyı okuyanlar içinde Bilal Abi var, Sabri Abi var, Fuat Abi var, Selim Abi var, Nihat abi var, Harun Abi var, İsmail abi var, Müslim Abi var, Ömer Abi var, bir diğer Ömer Abi var, İbrahim Abi var, bir diğer İbrahim Abi var, Ahmet abi var, bir diğer Ahmet abi var, Ali Abi var, bir diğer Ali abi var, aflarına sığınıyorum isimlerini yazamadığım var da var.
Ben bu geminin kaptanı oldum, bu insanlar da sizin pusulanız olsun. Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’nde dediği gibi dahili ve harici bedhahların olacaktır. Hiçbir kötülüğe, fitneye ve art niyetli hesaba dahil olmadan yürüyebilmen umuduyla…
Allah hepimize kutlu kaderler nasip etsin. Babama evlat, bana yoldaş olmayı nasip eylesin. Sevgili babam Prof. Dr. Haydar Baş’ı hasretle anıyor, hepinizi muhabbetle kucaklıyorum. Bir dahaki yazıda buluşmak ümidiyle…
Hüseyin BAS