İmam Hüseyin’in (as) İslam adına Allah öyle emrettiği için canını, kanını Kerbela’da feda ettiği gün İslam aleminin büyük bir matem günüdür.
Bazı çevreler, bugün tutulan matemi ve İmam Hüseyin’in yasına ağlamayı eleştiredursunlar, İmam Hüseyin’e (as) ağlamak ve onun mübarek kabrini ziyaret etmek büyük fazilettir.
İmam Bakır (as) şöyle buyurur: “Taraftarlarımıza İmam Hüseyin’in (as) makberini ziyarete gitmelerini söyleyin. Zira bizim imametimize inanan iman sahibi herkesin İmam Hüseyin’i (as) ziyaret etmesi gerekir.”
Ve İmam Sadık (as) İmam Hüseyin’in (as) şehadeti hakkında şunları buyurmuştur:
“Müminlerin kalbinde Hüseyin’in ölümü hakkında ebediyen sönmeyecek bir hararet vardır.”
Masum imamların İmam Hüseyin Efendimizin şehadetine verdiği önem dikkat çekicidir ve bu şehadetin diri tutulmasına gösterdikleri itina da.
İmam Cafer Sadık (as), Abdullah bin Hammad el-Basri’ye şöyle buyurmuştur:
“Şaban ayının ortalarında Kufe çevresinden ve diğer bölgelerden bir kısım insanların Hüseyin’in kabri başına geldiği ve yine diğer kadınların ona ağıt yaktığı, bir kısmının Kur’an okuduğu, bir kısmının Kerbela vakasını anlattığı, bir kısmının mersiye okuduğu, diğer kısmının da ağlaştığı haberi bana ulaştı.
Abdullah b. Hammad diyor ki: “İmam’a, ‘evet canım sana feda olsun, ben de dediklerinizin bir kısmını gördüm’ dediğimde, İmam şöyle buyurdu: Hamd olsun o Allah’a ki, halkın arasında yanımıza gelip bizi öven ve bizlere ağıt yakan kimseler kılmış, düşmanlarımızı da hem akrabamız olanlar tarafından, hem de başkaları tarafından ayıplanan kimseler karar kılmıştır. Bunlar onları tenkit etmekte ve yaptıkları işleri çirkin göstermektedir.”
Masum imamların İmam Hüseyin’in şehadeti ile ölümsüzleştiğine inandıkları ve gelecek nesillere iletilen büyük bir mesaj vardır.
Bu mesaj, Ehl-i Beyt’in Cenab-ı Hakk’ın (cc) nazarındaki yeri, hilafetin Ehl-i Beyt soyuna ait olduğu ve haklarının gasp edildiğidir. Ehl-i Beyt’in İslam’ın direkleri olduğu, kıyamete kadar sönmeyecek nur kandilleri olduğudur.
Hilafetin gaspı öyle bir olaydır ki, neticeleri bir ailenin elinden alınan hilafetin başka bir soya devri şeklinde zuhur etmemiş; İslam tarihini değiştirecek yanlışlara sebep olmuştur.
İmam Hüseyin’in şehadeti biliyoruz ki, Allah’ın emri iledir.
Muhammed bin Kesir, Ebu Abdullah’dan (Cafer Sadık) şöyle rivayet etmiştir: “Vasiyet gökten Muhammed’e (sav) yazılı olarak inmiştir. Vasiyetin dışında hiçbir yazı gökten Muhammed’e mühürlü olarak inmemiştir. Cebrail dedi ki: Ey Muhammed (sav)! Bu senin Ehl-i Beyt’in yanında bulunup ümmetine yönelik olan vasiyetindir.”
Resulullah (sav): “Hangi Ehl-i Beyt’im ey Cebrail?” dedi.
Dedi ki: “Allah’ın seçtiği zat, Ali (as) ve onun soyu. Bunlar Peygamberlik ilmini Senden miras alırlar. Tıpkı İbrahim’in bu ilmi miras bırakması gibi… Peygamberlik ilminin mirası Ali’nin (as) ve onun sulbünden gelen Senin zürriyetine aittir. Vasiyetin üzerinde mühürler vardı. Ali ilk mührü kaldırdı ve içinde yazılı bulunan vasiyetler doğrultusunda amel etti.
Hasan (as) vefat edince Hüseyin (as) üçüncü mührü açtı ve orada şöyle yazılı olduğunu gördü: Savaş öldür! Sen de öldürüleceksin! Bir topluluğu da kendinle beraber şehadete ulaştırmak için götür. Onlar için seninle beraber olmalarından başka şehit düşme imkanı yoktur.”
Bugüne kadar savaşarak İslam adına şehit düşenlerin efendisidir İmam Hüseyin.
Allah’ın emri ile şehadete yürümüş ve kanı ile sadece Kerbela toprağını boyamamış, gök kırmızıya boyanmış, gök ehli onun yasını tutmuş bir şehittir O…
Allah şefaatlerinden ayırmasın.